Danıştay savcıları, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılan kararın iptalini istedi

İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararına karşı yürütmenin durdurulması ve kararın iptali talebiyle Danıştay 10. Dairesi'ndeki dava bugün görüldü.

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Derneği ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gibi en az 24 kurumun, Cumhurbaşkanlığı'nın İstanbul Sözleşmesi'nin iptali yönündeki kararına karşı Danıştay’a yaptığı iptal başvurusunun duruşması bugün (28 Kasım) Danıştay 10. Dairesi’nde görüldü.

Danıştay savcıları Cumhurbaşkanı kararının iptalini isterken, duruşma hakimi davayı reddedeceğini ima etti. Avukatlar hakimin reddini istedi.

Avukatlar, Danıştay'daki mahkeme heyetinin reddini istedi

İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili görülen diğer davaların gerekçeli kararının Anayasa'ya aykırı olduğunu belirten avukatlar, kararın iptaline yönelik ret kararı veren Danıştay 10. Dairesi heyetinin reddini talep etti.

Mor Çatı adına davayı takip eden avukat Selin Nakıpoğlu, “Uzmanımız Gülsüm Kanat’ın konuşmasını istedik. Fakat bu talebimiz kabul edilmedi. Bunun üzerine hakim ‘bunu da bozma talebi’ yaparsınız dedi. Bu da açıkça karar alındığını gösteriyor. Henüz bir yargılama yapılmadan eski kararın yineleneceğini düşündük. Oysa burada yargılama yapıyoruz. Beş duruşmadır buradayız. Onlarca savunma yapıldı. Bu söylenen gerçekten bizler açısından kabul edilemez. Tarafsızlığı tartışılır hale gelen, bunu hukuka uygun olmayan yorumlarıyla red kararlarına da geçiren mahkeme üyelerinin İstanbul Sözleşmesi davasından çekilmesi ve hakimin reddi yönünde talepler de dile getirildi..”

Yine Mor Çatı avukatlarından Funda Ekin ise, “Reddi hakim talebimiz vardı ancak bu talebe dair bir değerlendirme yapılmadı. Biz dört gerekçe ile reddi hakim istedik. Bir kere bu heyet daha önceden karar vermiş olan bir heyet. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan AYM’yi aşıp bir işlem yapmış gibi bu da kabul edilemez.”

Ayrıca Sosyal Haklar Derneği'nden avukatlar da Antalya Kadın Dayanışma'nın avukatları da reddi hakim talebini yineledi. 

Duruşma sonrasında açıklama yapan Eşitlik İçin Kadın Patformu-EŞİK'ten avukat Hülya Gülbahar, şu açıklamayı yaptı: 

"Daha önce red kararı veren üyelerin çekilmesini, çekilme teklifimiz uygun görülmezse red talebimizin hemen bugün değerlendirilmesini istiyoruz. Anayasaya aykırılık itirazımızı, yürütmeyi durdurma ve üç uzman tanığın dinlenmesi taleplerimizi yineliyor ve tekrar değerlendirilmelerini istiyoruz."

Danıştay’ın kararını önümüzdeki günlerde açıklaması bekleniyor.

“Ayrımcılık ve şiddetin en çok kendi hayatlarımızdan tanığıyız”

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Derneği ile Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” yazılı pankart ile Danıştay önünde basın açıklaması yaptı.

Kadınlar basın açıklamasında, “Kadınlara yönelik ayrımcılığı körükleyerek erkeklere hizmet eden yasalara ve karar mekanizmalarına itiraz ediyoruz. Buradayız çünkü kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddetin en çok kendi hayatlarımızdan tanığıyız ve kadınlar lehine bu hukuk düzenini dönüştürmek için mücadeleye her yerde devam edeceğiz” dedi.

Açıklamanın tamamı:

İstanbul Sözleşmesi Bizim! Vazgeçmiyoruz! 28 Kasım’da Danıştay’dayız!

Türkiye 20 Mart 2021’de, ilk imzacısı ve tarafı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı ve tek adam kararıyla imza çekti. Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadınlara yönelik erkek şiddetine karşı var olan en kapsamlı sözleşme olma özelliği taşıyor. Türkiye bu kararla yalnızca uluslararası bir sözleşmeden çekilmekle kalmadı aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımıyla şiddete karşı mücadele etmekten tamamen uzaklaştı. Sözleşmenin üstüne kurulduğu şiddeti önleme, kadınları şiddete karşı koruma, failleri cezalandırma ve kurumların şiddete karşı koordinasyon içinde çalışması ilkelerini reddetti.

Kadına yönelik erkek şiddeti ile yıllardır mücadele eden kadın örgütleri olarak elbette ki ilk günden bu yana sözleşmeden yanayız ve 6251 sayılı Kanun ve Anayasanın 90. maddesi gereğince Sözleşme’nin iç hukukun bir parçası haline geldiğini ve sözleşmeden çekilme kararının hukuksuz olduğunu vurguluyoruz. İstanbul Sözleşmesi, yıllardır kadına yönelik şiddet son bulsun diye çalışan, kadınların deneyimlerinden öğrenerek sistemi kadınlardan yana dönüştürmek için mücadele eden kadınların bilgisi ile yazılmış bir kılavuz metin. Bu nedenle bizler için bir uluslararası sözleşmesi olmanın çok ötesinde, şiddeti sonlandırmak için devletlerin yükümlülüklerini kadınların deneyimlerini esas alarak belirleyen bir metin.

Bu nedenle aralarında biz Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Derneği ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın bulunduğu onlarca kadın ve insan hakları örgütlerinin yanı sıra siyasi partiler ve barolar İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekilmesindeki hukuksuzluğu Danıştay’a taşıdı. İptal kararının dayanağı olan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Anayasa’nın Cumhuriyetin nitelikleri (Madde 2), kanun önünde eşitlik (Madde 10), Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü (Madde 11), temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması (Madde 13), milletlerarası antlaşmaları uygun bulma (Madde 90) ve Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri (Madde 104) maddelerine aykırı olduğu için kararın yürütmesinin durdurulması ve iptali için başvurduk.

Danıştay’daki onlarca başvurunun bir kısmı geçtiğimiz yıl görüşüldü ve kadınlar iptal istemlerine dair haklı beyanlarını Danıştay salonunda dile getirdiler. Fakat Danıştay 10. Dairesi, bu hukuksuzluğu sürdürmeye kadar vererek, kadınların taleplerini görmezden gelerek, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının iptal istemini 2'ye karşı 3 oyla reddetti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu ise bu kararı oy çokluğu ile kabul ederek Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararını onayladı.

Bu kesinleşmeden aylar sonra, İstanbul Sözleşmesi’ne dair bir gece yarısı alınan hukuksuz karardan neredeyse 3 yıl sonra, şu ana kadar en az 268 kadının öldürüldüğü 2023 yılının 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nden 3 gün sonra bizlerin başvurusu değerlendirilecek. Biz Danıştay’ın kararına rağmen buradayız, çünkü her gün maruz kaldığı şiddetten uzaklaşabilmek için destek arayan kadınlarla dayanışma kuruyoruz. Kadınların şiddetten uzaklaşmak için nasıl çaba harcamak zorunda kaldığını, devletin kadınları şiddetten koruma görevini yerine getiremediğini ve kadınlar için şiddetten uzakta hayat kurabilmenin imkansız hale getirildiğini görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmenin ardındaki toplumsal cinsiyet eşitliği karşıtlığının nasıl her alana yayıldığını, kadın ve LGBTİ+ düşmanlığının nasıl kışkırtıldığını görüyoruz. İlk günden bu yana İstanbul Sözleşmesi’nden imza çekmenin kadına yönelik şiddetle mücadeleye siyasi iradi olmadığının açık göstergesi olduğunu dile getiriyoruz. Bu iddiamız ise devletin “şiddete sıfır toleransı” olduğu iddiası ve kendi yasalarımız varken uluslararası sözleşmelere ihtiyaç duymadığımız gerekçesiyle yalanlanıyor. Fakat 6284 sayılı Kanun’a, Medeni Kanun’a, Anayasa’ya yöneltilmiş saldırılar bizlere haklı olduğumuzu bir kez daha gösteriyor. Kadınlara yönelik ayrımcılığı körükleyerek erkeklere hizmet eden yasalara ve karar mekanizmalarına itiraz ediyoruz. Buradayız çünkü kadınların maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddetin en çok kendi hayatlarımızdan tanığıyız ve kadınlar lehine bu hukuk düzenini dönüştürmek için mücadeleye her yerde devam edeceğiz.

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği
Kadın Dayanışma Vakfı
Kadının İnsan Hakları Derneği
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

Dayanışmayla,