LGBTİ+ ve İnsan Hakları Aktivisti İris Mozalar : “Trans Dayanışması Sizin Dört Duvarınıza Sığmaz!”

Röportaj: Eylem Esen Arabacı

LGBTİ+ ve insan hakları aktivisti İris Mozalar, geçtiğimiz haftalarda tutuklanmasının ardından yaşadıklarını Pembe Hayat LGBTİ+ Derneği’ne verdiği röportajda anlattı.

İris Mozalar: "Örgütlenmenin Güç Verdiğine İnanıyorum"

Mersin'de doğup büyüyen Mozalar, 17 yaşında İstanbul’a taşınmadan önce Mersin'deki Yedi Renk LGBTİ+ Derneği'nde gönüllü olarak örgütlendiğinden bahsederek başladı. Lise yıllarından itibaren Yedi Renk'te gençlik komisyonunda örgütlenen Mozalar, İstanbul’a taşındıktan sonra İstanbul Pride Komitesi'nde yer aldı. Bu yıl hariç; Son yedi yılını İstanbul Pride ve son iki yılını da İstanbul Trans Pride’da aktif olarak geçirdiğini ifade eden Mozalar, bir dönem Lamda İstanbul'da gönüllü olduğunu, ayrıca Toplum Gönülleri Vakfı'nda gönüllü toplumsal cinsiyet eğitmeni olarak görev aldığını ifade etti. Aynı zamanda 19 yaşından beri modellik ve oyunculuk yapan Mozalar, sosyal medya aracılığıyla da topluluğuyla etkileşimde bulunduğunu söyledi. Son olarak şu an örgütlü bir aktivizm sürdürmediğini fakat aktivizmin kendisine güç verdiğini belirten Mozalar “Ben örgütlenmenin güç verdiğine inanıyorum ve örgütlü mücadelede kimsenin geriye düşmemesi gerektiğini düşünüyorum ki hareketi ileri taşıyabilelim. O yüzden tekrardan örgütlenmeyi planlıyorum.” dedi.

“Cezaevinde tanık olduğum kadın gerçeklikleri, adalet sistemine dair sorgulamalarımı derinleştirdi.”

İris Mozalar, gözaltına alınmadan önce yaşadığı olayları ve gözaltı sürecindeki muamelesini şu sözlerle anlattı:

"Evde oturuyordum, oje sürüp hazırlanıyordum. Sakin bir moddaydım, arkadaşlarımla akşam buluşacaktık. Kapı çaldı ve polisin geldiğini öğrendim. Kimliklerini dürbünden gösterdiklerinde inanamayıp kapıyı araladım. Polisler, emniyete gelip ifade vermem gerektiğini söyledi. Şaşkın bir şekilde 'Neden evimden alınıyorum? İfadeye çağrılsaydım gelirdim.' diye sordum. Polisler, 'Sadece almakla görevliyiz.' dedi. Üzerimi giyinip çıktım ve Twitter'dan gözaltına alındığımı duyurdum, arkadaşlarıma haber verdim. Hastane muayenesinde polislerin yanımda olmasına itiraz ettim. Polisler, 'Ne yazdırdın ki bizi böyle çıkarttın?' diye sordu. Ben de yasal hakkımı kullandığımı söyledim. Emniyete götürüldüğümde avukatım Gizem Karaköçek geldi. Öncesinde suçlama hakkında bilgi alamadım. Gizem, 'İris, tweetlerinden dolayı.' dediğinde şaşırdım. Kayseri'deki olaylara dair attığım tweetler yüzünden suçlandığımı öğrendim. Tweetlerim üzerine önce 1 gece nezarethanede tutuldum hijyenik olmayan koşullarda nezarethanede kaldım. Ertesi gün savcılığa ifade vermeye götürüldüm. Savcılıkta, Suçlamayı kabul etmedim, halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmediğimi savundum. Savcı tarafından Mahkemeye sevk edilip tutuklanmam talep edildiğinde şok oldum.

Mahkemede savunmamı yaptım, halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmediğimi belirttim. Ancak, mahkeme tutuklanmama karar verdi. Bu karar beni ve avukat arkadaşlarımı şok etti. Adliye çıkışında arkadaşlarım ve yoldaşlarım bana destek verdi. Cezaevine gönderildim, giriş işlemleri sırasında trans olduğum için ayrımcılığa maruz kaldım. Çıplak arama yapıldı, bazı haklarım ihlal edildi. Cezaevinde koşullar kötüydü, hijyen yetersizdi. Ped ihtiyacımı karşılamak zor oldu. Hücrede kalma talebim kabul edildi. Dışarıdaki arkadaşlarımın ve kamuoyunun dayanışması beni moral olarak güçlendirdi. Cezaevinde tanık olduğum kadın gerçeklikleri, adalet sistemine dair sorgulamalarımı derinleştirdi. Cezaevinde geçirdiğim bir gecenin ardından, tahliye edileceğimi öğrendiğimde şaşkınlık ve mutluluk yaşadım."

"Ben bu olayların karşısında duruyorum, halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmiyorum. Halkı kin ve düşmanlığa teşvik edenleri eleştiriyorum.”

İris Mozalar, TCK Madde 216/1 kapsamında yöneltilen suçlamalar hakkında ne düşündüğü sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Ben bu olayların karşısında duruyorum, halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmiyorum. Etnik azınlıklara dair yaşatılanların karşısındayım. Her hukuk devletinde olduğu gibi hepimizin eşit ve mutlu bir şekilde yaşaması gerektiğini düşünüyorum. Suçlamaların asılsız olduğunu savunuyorum."

Bu süreçte yaşadığı zorluklar ve maruz kaldığı haksız muamele, İris Mozalar'ın hukuk mücadelesini ve dayanışmanın önemini bir kez daha vurguladı.

Savcılık ifadesinde verdiği savunmayı ise şöyle anlattı:

 "Ben bu Kayseri'deki olayları gördüm. Zaten attığım tweetleri de alıntıladığım bir haber üzerine yazdım. Tweetler Kayseri'de kent içinde oluşan huzursuzluk ve güvensizlik ortamına dairdi. Ben bu ortamı gördüm ve aynı zamanda Şehir Planlama son sınıf öğrencisiyim. Kentlerin iç huzurunun, iç güvenliğinin azınlıklar için ne kadar önemli bir şey olduğunu biliyorum. Bir yandan da üzerime atılı suçlamayı zaten hiçbir şekilde kabul etmedim. Çünkü "Halkı kin ve düşmanlığa teşvik eden ben değilim!" dedim. Orada zaten halkı kin ve düşmanlığa teşvik eden bir kitle varken, ben bunun üzerine tweet attım diye gözaltına alınıyorum. Bu gibi kitlelerin yaptıklarının geçmişte de başka Türkiye halklarına yapılmış olduğunu ve bu eylemlerin de egemen bir kimliğin altına sığınarak yapılmış olduğunu, asıl bunun halkı kin ve düşmanlığa teşvik etmek olduğunu açıklamaya çalıştım. Ben öğrenciyim ve eğitim hayatımı etkileyecek herhangi bir şey yaşamak da istemiyordum. Çünkü son sınıfım ve mezuniyet yılındayım. Bunları da dile getirdiğim bir ifade verdim. Avukat arkadaşlarım da kendi görüşlerini sundular. Türklük ve Sunniliğin zaten bu ülkenin egemen kimlikleri olduğunu ve bu maddenin de zaten azınlıkları korumak için koyulan bir madde olduğunu belirttiler. Suçlamanın asılsız olduğunu, kin ve düşmanlık teşvik etmediğini belirttiler.”

“Ben pogromların, katliamların karşısındayım. Etnik azınlıklara dair yaşatılanların karşısındayım.”

Sanal devriye uygulamasının yasal olmadığını ve kendisinin bu şekilde gözaltına alınarak tutuklandığını ifade eden Mozalar, Konuşmasına şöyle devam etti:

“Avukat arkadaşlarımın aktardığına göre: Sanal devriye uygulaması ile tweetlerim tespit edilmiş. Bu uygulama da aslında 2 yıl önce Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla kaldırılmış. Aslında bu denklemde polis kendisini savcı gibi göstererek, savcı yerine koyarak bir soruşturma yürütmüş hakkımda. Tweetlerimi tespit etmiş ve savcılığa vermiş. Ama sanal devriye uygulaması yasal değil? Emsal kararlarda yer alan maddelerden birinde de aslında şöyle bir şey çıkıyor ortaya: bazı görüşler bazı kesimler için rahatsız edici olabilir ama bu yine bu maddedeki suçun işlendiği anlamına gelmez. Çünkü bu maddedeki suçun işlenmesi için açık ve yakın bir tehdit oluşması gerekiyor. Yani benim tweetlerimin halk da bir karşılık bulması gerekiyor. Bu tweetlerden dolayı bir ayaklanma başlamadı, bir eylem oluşmadı. Zaten benim hatırlattığım olaylar da 6-7 Eylül Olayları, Sivas Katliamı ve bunlara benzer olaylardı. Zaten bu olaylar sonucunda da yargı belli başlı soruşturmalar başlattı. Yani aslında bu olayların karşısında durmak, bir noktada yargıyla aynı pozisyonda durmak oluyor mantıken. Ben pogromların, katliamların karşısındayım. Etnik azınlıklara dair yaşatılanların karşısındayım. Her hukuk devletinde olduğu gibi hepimizin eşit ve mutlu bir şekilde yaşaması gerektiğini düşünüyorum ve istiyorum. Savunmamda bunları söyledim, avukatlar da benzer şeyler söylediler. Bu kamuoyu ve dayanışma olmasaydı benim oradan çıkmam imkansızdı gibi düşünüyorum. Tutukluyorsun ve ertesi gün çıkarıyorsun. Burada aslında yargı "Hata yaptım!" demiş oluyor bir nevi. Ve yargının bu hatayı kabul etmesi kamuoyu ve dayanışma sayesinde.

“Trans Dayanışması Sizin Dört Duvarınıza Sığmaz!”

İris Mozalar cezaevinde de trans dayanışması yaşadığını ve bu dayanışmanın  kendisine güç verdiğini ise şu cümlelerle anlattı:

“Görüşme bittikten sonra hücreme çıktım. Hücrede de hücre değer hücrenin olduğu bir alan var, alt katta da aynı hizada diğer hücreler. Ortak alana bakan kısım var birde. O sırada dışarıdan sesler de geliyor. Havalandırma iznindeki insanlar, hücrelerdeki kişilerle konuşuyor ya da hücrelerden hücreye konuşuyorlar. Ben de insanlarla konuştum, sosyalleştim.

Sonra baktım iki erkek sesi geliyor. Anladım trans erkek olduklarını, muhtemelen daha kimliklerini almadılar ve o yüzden kadın cezaevindeler diye düşündüm. Ben sigarasızdım, onlar bana havalandırma iznindeki arkadaşlar aracılığıyla biraz sigara gönderdiler. Girişte arkadaşlarım belli bir parayı yatırmışlardı benim için ve normalde bu parayla sipariş vermiştim ama kantin siparişi gelmemişti.

Onlar sayesinde biraz sigaram olmuş oldu. Yani bu böyle o çok tatlı bir anı olarak kalacak bende. İki trans sayesinde ben sigara içmiş oldum. Orada bir trans dayanışmasının sağlanmış olması, bunu görmek bana gerçekten çok iyi geldi. Trans dayanışması dört duvara sığmıyor işte, bunu görmüş oldum tekrardan.”

“Tepkisiz kalmamak çok önemli!”

İris Mozalar, İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komitesi ve İstanbul Trans Onur Haftası Komitesi'nin öncülüğünde gerçekleştirilen eylemlerden dolayı oluşturulan kamuoyunun kararda geri adım attırmış olabileceğini, gözaltı ve ardından tutuklama kararının ise LGBTİ+ hareketine ve dayanışmaya yönelik bir gözdağı verme çabası olabileceğini belirtti.

Mozalar, sosyal medya paylaşımlarının kamuoyunda nefret ve düşmanlığı körüklediği suçlamalarına karşılık, bu suçlamaların asılsız olduğunu ve devletin LGBTİ+ bireylere karşı sistematik bir ayrımcılık uyguladığını vurguladı. "Pride'ın intikamı alındı" diyenlerin olduğunu ifade eden Mozalar, LGBTİ+ hareketinin başka siyasi konularla kesişmesinin bazı çevreleri rahatsız ettiğini düşünenlerin de olduğunu belirtti.

Mozalar, dayanışmanın gücüne inandığını ve bu tür adaletsizliklere karşı kolektif bir tepki göstermenin önemli olduğunu belirtti. "Hiç kimse yalnız değil" diyen Mozalar, bu tür eylemlerin ve dayanışmanın hareketin gücünü gösterdiğini vurguladı.

Devletin LGBTİ+ bireylere yönelik politikalarının insan haklarını ihlal ettiğini belirten Mozalar, yaşamak, eğitime erişmek, kürtaja erişmek, şiddet görmemek gibi temel haklar için mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi. "Temel haklarımız için protesto edilmesine ihtiyaç duyulmamalıydı" diyen Mozalar, mevcut sistemin ayrımcılığı teşvik ettiğini ve bu duruma karşı durmanın önemini vurguladı. 

“Bir varoluşun kendisi illegal olabilir?”

Konuşmasında “İstanbul Valiliği LGBTİ+ları illegal gruplar olarak adlandırdı. Ben de bir röportajda "Şu an tüm LGBTİ+ları cezaevine atsalar, bir sonraki doğacak çocuklar yine LGBTİ+ olacak. Ve yine kendi kimlikleri için bu hareketi sahiplenecekler. Yine bir protesto, bir yürüyüş, bir hak talebinde bulunacaklar." demiştim. Yani bir varoluşun kendisini yasaklamak mümkün değil! Nasıl bir varoluşun kendisi illegal olabilir? Ben şu an LGBTİ+ bir özne olduğum için, trans bir kadın olduğum için illegalim şu an. Böyle bir şey olabilir mi ya? Kadın olmak illegal olmak demek gibi bir şey bu, kadın olmak illegal, LGBTİ+ olmak illegal. Çok varoluşsal kimlikler illegal olarak atanıyor devlet tarafından. Şu an Kürtlere de yapılan aynı şey. on milyonlarca insana direkt illegal diyemiyorlar belki ama işte dilimize illegal diyorlar, halayımıza illegal diyorlar. Türkülerimize, şarkılarımıza illegal diyorlar. Bunları illegaleştirip, kriminalize ediyorlar.” ifadelerine yer verdi. 

"Sessiz değiliz, buradayız ve bunun kesinlikle kabul etmiyoruz.”

Son olarak, İzmir'de bir trans kadının 50 yerinden bıçaklanmasını örnek gösteren Mozalar, LGBTİ+ bireylere yönelik nefret suçlarının artmasına dikkat çekti ve ekledi:

 “Tüm bunlara tepki göstermek her zaman önemli oluyor. "Sessiz değiliz, buradayız ve bunun kesinlikle kabul etmiyoruz. Haksızlığa karşı hak talebimiz hep olacak, biz buradayız. Öfkeleneceğiz, yas tutacağız. İsyan edeceğiz." Bana bunu söylemek ve yaşatılan haksızlıkları hiçbir şekilde kabul etmemek çok önemli geliyor.”

“Taleplerimizi yükseltmekten geri durmuyoruz.”

Bu tür saldırıların önlenmesi için dayanışmanın ve örgütlü mücadelenin şart olduğunu belirten İris Mozalar, 

“Taleplerimizi yükseltmekten geri durmuyoruz. Yaşama hakkı, eğitim hakkı, barınma ve sağlık hakkı. Hepsi birbirinden önemli ihtiyaçlar ve haklar. Güvenle temel haklarımın karşılandığı bir düzende yaşamak istiyorum. Bir kadın olarak, trans bir kadın olarak yani güvenle yaşamak, güvenle çalışmak, eğitim hakkına erişmek, iş bulabilmek. Bunlar çok basit politikalarla, çok kısa süre içerisinde çözülebilecek şeyler ama çözülmüyor. Aksine kriminalize edilerek hayatlarımız iyice daraltılıyor. Tüm toplumsal muhalefetin LGBTİ+’larla açıkça dayanışması ve ittifak kurması gerekiyor” diyerek röportajı sonlandırdı.