TK - Şevval Kılıç

“Kııız kocan digin miiii”
“Abla enişte gey mi”
“Ay ben onu daha önce sikmiştim” ...

Bayadır tartışıyoruz toplumsal cinsiyet belasını. İkili cinsiyet sistemini reddeden de bizden “ay ben binary’im” diyen de. trans bir çatı terim demiştim ya hani, dolayısı ile bağlamı olmadığında “trans” hiçbir şey ifade etmeyebilir de. Ama 19 yaşında bir kıza yukarıdaki kelimeleri ettiğinizde ona birçok şey ifade edebilir. Hem kendisini gerçekleştirdiği/ ifade ettiği yerden onu incitebilirsiniz hem de partnerini konumlandırdığı/partnerinin konumlandığı yerden ayrımcı ve suistimal edici olursunuz.

“Partner hakları” üzerine kafa patlatmak her birimizin öznesi olduğu LGBTİ+’dan azade bir kalabalığa da bakmayı gerektiriyor; sevgililerimiz, aşklarımız, yarenlerimiz, fakbadilerimiz, yoldaşlarımız, seviştiklerimiz...

Herhangi bir LGBTİ+’ya ayrımcılık uygulayamayacağımız gibi aynı şekilde bir LGBTİ+ partnerine de beraber olduğu kişi üzerinden ayrımcılık uygulayamayız, trans partnerlere gelince iş her zaman olduğu gibi yine çetrefilleşiyor. Çünkü trans partnerlerine konu gelince hem yukarıdaki örneklerde gördüğümüz üzere freni patlamış kamyonet gibi toplumsal cinsiyet ile ilgili değer yargıları işin içine girip; partnerler “yeteri kadar erkek/kadın olamamak” ile suçlanır. Daha “sınıf nefreti” içinde olanlar da ancak alt sınıftan insanların transları partner olarak seçtiği ithamında bulunur.

Bu da birçok diğer toplumsal önyargı gibi tahakküm kurmak ve toplumsal çeki düzen vermeyi amaçlayan fobik temelli davranışların bir yansımasıdır. Bugüne kadar karşılaştığım hiçbir “travestinin” ve “travesti kocasının” toplumdan gelen bu yaftalara pabuç bıraktığına şahit olmadım çok şükür. Dolayısı ile “travesti kocası” dendiğinde aklımıza ilk, onun gey mi digin mi olduğu gelmemeli; doğduğumuz günden beri karşısında durarak mücadele verdiğimiz ayrımcılığın hedefinde olan bir başkası daha gelmeli..

Yıllar nefret suçları ile mücadeleye boğulmuş geçerken; kendi içimizdeki zorbalığı, birbirimize uyguladığımız ayrıştırıcılığı, dışlayıcılığı ve bunun gibi şeyleri tartışmak çok lükstü belki de....

Her fırsatta devleti ve sistemi eleştirenlerdenim ama artık trans partnerlerinin haklarını, kendi içimizdeki cemiyet hayatını ve zorbalıkları da konuşmanın vakti geldi de geçiyor.

Çünkü bu konuşmalar yapılmadıkça, yukarıdaki türde sataşmalar/zorbalıklar devam ettikçe Eylül Cansın gibi bir başka arkadaşımızın daha hazin sonuna şahit oluruz.
Başka Eylül Cansın’lar olmaması için, herkesin eşit hak ve olanaklar ile yaşayabilmesi için zorbalığın ve ayrımcılığın her türlüsüne karşı durmalı ve “hesap sorulamaz”larımızı parçalamalıyız.

Şevval Kılıç