
Av. Fatoş Hacıvelikızı, Adana
Fatoş kimdir, neler yapar'
Üniversiteyi Diyarbakır’da okudum. Aslında ezilen bir halk olan Kürt halkını da orada tanıdım. İyi ki Diyarbakır’da okumuşum. Sonrasında Adana’ya geldim ve avukatlık yapmaya başladım. Kadın hareketi ile de Diyarbakır’da tanışmıştım ve Adana’da alanda çalışmaya devam ediyorum. Bunun dışında Adana Barosu Kadın Komisyonu’ndayım. Oluşturduğumuz avukat grubu olarak kadın cinayetleri davalarını takip ediyoruz. Bireysel olarakta LGBTİ+ arkadaşların dosyalarını inceliyorum.
Neden avukat oldun'
Ben aslında sinemacı olmak istiyordum. O dönemde sinema olmazsa hukuk olur düşüncesindeydim ve ikinci tercihim oldu. Bölüme girmemle hukuku sevmeye başladım. Hukuk okumanın eşitsizlikler içerisindeki algıyı genişlettiğini düşünüyorum.
Daha çok kadın cinayetleri davalarını inceliyorsun. Kadınlar da maalesef ki bu heteroseksist sistemin içerisinde en alt tabakayı oluşturan bireylerden. Bu davalarda nasıl gözlemlerin oldu'
Kadın cinayetleri davalarını uzun süredir takip ediyorum. Karşılaştığımız en temel problem haksız tahrik meselesi. Yıllardır bu konu üzerinde çalışıyoruz. 2004 yılında TCK değişti ve düzenlenen yasada haksız tahriğin haksız bir fiil olduğu durumda uygulanacağı net bir şekilde yazıyor. Fakat biz bunu bu şekilde uzun yıllarca göremedik. Son senelerde bu şekilde uygulanmaya başladı. Öncesinde tayt giymek, percing takmak, “cilveli” bir şekilde saat sormak ya da sadece yemeği tuzsuz yapmak bile tahrik olarak kabul edildi. Bu sayede cezalara tahrik indirimleri uygulandı. Bu en büyük problemlerden biri. Çünkü bunu yapıyorsanız katile direkt ödül veriyorsunuz demektir.
LGBTİ+ davalarında da haksız tahrik meselesi sürekli önümüze çıkıyor. “Kadınım dedi ancak erkek çıktı”, “kadınım dedi ancak penisi vardı bu yüzden öldürdüm” gibi savunmalarla katiller tahrik indirimleri alıyor. Aslında cinsiyet kimliği bu durumu açıklamıyor.
Natrans kadınların davalarında da bahsettiğim gibi aslında homofobi, bifobi, transfobi ve nefret dediğimiz şeyler de buna denk gelen bir durum. Bu iki dava birbirinden bu bağlamda ayrı tutulamaz. Erkek egemen toplumda bir kadın çiziliyor ve bu kadın tayt giyemez, yemeği tuzsuz yapamaz ya da penisi olamaz.
Peki sence Türkiye’de kadın hareketi LBTİ kadınları kapsayan bir yerde duruyor mu'
Bu yıllardır tartışılan bir konu. Kadın hareketi elbette geçmişten günümüze bu alanda çok yol kat etti. Ancak yıllardır içerisinde çokta birlikte hareket edebilme noktasına gelinemediğini düşünüyorum.
Kesinlikle kıyaslamak gibi bir noktadan değil ancak, Özgecan ile Hande davası birbirine çok benzer. Fakat Özgecan davasında katillere tahrik indirimi olmazken, Hande davasında katiller tahrik indirimi aldı. Bunun nedeni sence nedir'
Özgecan davasında çok rahat olduğumuz bir nokta vardı. Özgecan hepimizin sevebileceği, okuldan eve giden, natrans ve “makbul” sayılan bir kadındı. Aynı zamanda büyük bir kamuoyu oluşturdu bu dava. Çünkü herkesin sahiplenebileceği bir türden davaydı. Bu yüzden bu davada çok zorlanmamıştık. Ancak Hande öyle değildi. Hande transtı, tomaların karşısında duruyordu, onur yürüyüşlerinde katılıyordu, muhalifti ve “makbul” bir kadın değildi. Bu noktada trans cinayetleri davalarının çok daha zor bir noktada olduğunu görebiliyoruz.
Trans müvekkillerin var mı'
Evet var. Adana’da seks işçiliği yapan transların açık bir şiddete maruz kaldıklarını gözlerimle gördüm. Kolluk kuvvetleri Kabahatler Kanunu’nu yazarken “davet ettim ve geldi, zorluk çıkardı, gözaltına aldık” gibi gerekçelerle bulunduğu yerde cezayı yazmak yerine karakola götürüyor. Ve burada devlet eliyle pek çok ayrımcılığa, transfobik söyleme maruz kalıyorlar. Yani bir trans kadın sokakta yaşadığından bağımsız olarak devlet içerisinde de her türlü şiddete maruz kalıyor.
Geçtiğimiz günlerde bir trans kadın saldırıya maruz kalmıştı. Durumu iyi değildi ve dernek üzerinden bana haber geldi. Bulunduğum yere gittiğimde trans kadın “size avukatım gelecek demiştim” dedi. Kolluk kuvvetleri bir transın avukatı olabileceğine inanmıyordu. Halbuki translar artık örgütlü. Bu haber çoktan şehir dışındaki bir derneğe, oradan da bana gelmişti. Bu sayede bu insanlar transları döverek, küfür ederek ve aşağılayarak sindiremeyeceklerini anlamıştı.
Bu şekilde devlet LGBTİ+’ları “ben zaten LGBTİ+’yım ve ötekiyim, ne yapabilirim ki'” psikolojisine sokmaya çalışıyor. Bu anlamda LGBTİ+’lara söylemek istediğin bir şey var mı'
Geceleri gözaltılara gidiyorum genelde. Ve gittiğimde onlara vatandaş olduklarını, hukuk sistemine tabi olduklarını, hakları olduğunu, ötekileştirilemeyeceklerini söylüyorum. Birlikte hareket etmeleri gerektiğini sürekli vurguluyorum. Dayanışma bu anlamda çok önemli.
Peki, senin bir avukat olarak hukuk alanında çalışan meslektaşlarına söylemek istediğin bir şey var mı'
Ben bu alanı değiştirmenin giderek zorlaştığını düşünüyorum. Bu apaçık bir sistem meselesi. Fakat bizim mücadele etmemiz, kendi haklarımızı takip etmemiz, haklarımızı ve kimliklerimizi görünür kılmamız, doğru dil ile kamuoyu oluşturabilmemiz gerekiyor. Çünkü bazı algılar ancak böyle değişiyor.
Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı'
Kamp çok güzel. Devam etmesini diliyorum. Ve bir aradayken çok tatlıyız!
Röportaj: Demhat Aksoy
Bu söyleşi Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı’nın finansal olarak desteklediği ve Pembe Hayat ile Kaos GL Dernekleri’nin birlikte yürüttüğü Ayrımcılığa Karşı Gökkuşağı Koalisyonu Projesi kapsamında gerçekleştirilmiştir.