Diren Coşkun'la Dayanışmak İçin 3 Günlük Açlık Grevi

22 gündür cezaevinde sağlık hakkına erişebilmek ve insani şartlar altında yaşamak adına ölüm orucunda olan Diren Coşkun’un arkadaşı, insan hakları aktivisti Irmak Keskin de 3 günlük açlık grevine başladığını duyurdu.

Aşağıdaki notu sosyal medya hesaplarından paylaşarak açlık grevini duyuran Irmak Keskin, Diren’e ses olmak amacıyla eylemliliğe başladığını söyledi.

“Merhaba sevgili dostlar, arkadaşlar, tanıdıklar, yabancılar, …

Diren ölüm orucunun 20. gününe girerken, Kıvılcım ona destek için başlattığı orucunda 8. gündeyken pek çok örgütün, topluluğun, politik duruşun bu durum karşısındaki suskunluğu kalp kırıcı ve yalnızlaştırıcı geldi bana.

Diren neden ölüm orucuna başladı' Hapishanede tecrit altında tutulduğu, insanlık dışı muameleye maruz kaldığı, hormon ilaçlarını alamadığı, vegan olduğu için “hasta menüsü” olarak geçen sadece patates ve domatesten oluşan bir beslenme ile devam etmesi mümkün olmadığı, sürekli erkek gardiyanlar tarafından arandığı, dilekçelerine cevap alamadığı için sesini duyurmak amacıyla bu yola girdi. Kıvılcım, Diren’in cinsiyet kimliğinin ve trans olma halinin eyleminin önüne geçtiğini görerek, Diren’e ses olmak için oruca başladı.

Mücadele içinde olduğum bütün sürede yalnız olmadığımıza, birbirimize destek atarak hayatta kalabileceğimize, ancak bir diğeri ile el ele verdiğimizde sesimizin daha yüksek çıkabileceğine, derdimizin müşterekliği ile dönüşümün mümkün olduğuna inandım hep.

Şimdi Diren’in yalnızlaştırıldığı bu durumda, sadece LGBTİ+ olduğu için değil, her tür şiddetin karşısında durmamız gerektiğine inandığım için, bütün susma halleri karşısında Diren’in sesini yükseltmek, eylemliliğine destek vermek ve yalnız olmadığını hissettirmek amacıyla 3 günlük açlık grevine başlamış bulunuyorum.

Sadece kabuk bedenlerimiz içerisinde varoluşumuzu betimleme, kendimize anlam atfetme çabasındayken yaşam denen süreçte, 3 günlük açlık grevi bazılarınız için bir şiddet olarak algılanabilir, ancak rıza çerçevesinde gerçeleşen bu karar insanın önce kendisinden başlaması gerektiğine inandığım mücadele yönteminin de elbette ki bir parçası.

Eylem pratikleri her zaman tartışılabilir. Yöntemler değiştirilebilir, dönüştürülebilir. Herkes bir ucundan tutarak bir başka nefes ve ses getirebilir. Ancak susmak, tanıklık edip yoksaymak, umursamamak, görünmez kılmak gibi pek çok farklı tepkisizlik pratiği de başka bir politik duruş ve söylem anlamına gelir. Bütün susan politik duruşların karşısında, sessizliğin, aman bana dokunmasın’ın, eylemlerin, kişisel husumetler çerçevesinde sahiplenilmemesinin bizleri çeşitli konularda ve olaylarda nerelere getirdiğinin tanıklarıyız.

Herşeyin frekanslardan oluştuğu, hissedebildiğimiz ya da hissedemediğimiz herşeyin bir sesinin olduğu şu evrende, tüm susanlara, tepkisiz kalanlara inat, kendi varoluşumdan bir başka anlamda vazgeçerek açlık grevi süresince sessizlik yemini edeceğimi ve yazılı, sözlü iletişim kurmayacağımı da belirtmek istiyorum, çünkü aslında bir açıdan Tezer Özlü’nin “yaşamak için yazmak” ifadesinde kendime dair bulduğum güçlü bir nefes var her zaman.

Bütün bu sürede Patates’le kapımız her zaman olduğu gibi tüm güzel niyetlere ve dostlara açık olacak.

Hepinize çok teşekkürler. Sevgiyle, umut dolu enerjileri paylaşacağımız nice zamanlara…”