Öz Savunma Meşrudur: Beyoğlu’nda Trans Kadınlar Şiddete ve Nefrete Karşı Direndi!

31 Ağustos 2025 gecesi Beyoğlu’nda yaşayan trans kadınlar alkollü bir erkek tarafından istikrarlı tacize ve saldırıya maruz kaldı. Aşırı alkollü bir erkek, sokaktan geçenleri ve trans kadınları taciz ederek bir arkadaşlarına saldırdı. Olayı yaşayan kadınlar defalarca kapılarını kapatmalarına rağmen saldırganın kapılarının önünde bira şişesiyle dolaştığını, esnafa ve çevredekilere de şiddet uyguladığını aktardı.

Yaşananlara dair kamera kayıtlarının bulunmasına rağmen trans kadınlar mağdur değil, şüpheli muamelesi gördü. Polis tarafından gözaltına alınan kadınlar, yalnızca arkadaşlarını ve kendilerini koruduklarını vurguladı.

Saldırıya maruz kalmalarına rağmen, kriminalize edilerek basına “Travesti dehşeti” diye servis edilen trans kadınlar, bu durumun transfobik nefretin parçası olduğunu belirtiyor. Trans Blok tarafından paylaşılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Biz yalnızca kendimizi savunduk. Ne yapmalıydık? Sokakta huzursuzluk yaratan, bizi ve yoldan geçenleri taciz eden, arkadaşımızı darp eden, elinde bira şişesiyle kapımızın önünde dolaşan, esnafa saldıran bir adama karşı ne kadar sessiz kalabilirdik?”

Trans kadınlar, sosyal medyada paylaşılan videoların olayın yalnızca bir kısmını gösterdiğini, gerçeğin çarpıtılarak kendilerinin kriminalize edilmeye çalışıldığını belirtti.

“Trans kadınlar saldırgan değildir. Trans kadınlar savunmasız değildir. Biz yaşam hakkımızı, sokaklarımızı ve birbirimizi savunuyoruz. Bu meşrudur. Bizim savunmamızı kriminalize etmeye çalışan herkes, üretilen transfobinin bir parçasıdır.”

Trans Blok’un paylaştığı açıklamanın tam metni ise şöyle:

Bizler Beyoğlu'nda yaşayan translar olarak, 31 Ağustos 2025 gecesi ciddi bir saldırıyla karşı karşıya kaldık.
Aşırı alkollü bir erkek önce sokaktan geçenleri rahatsız etti, ardından bizi taciz etmeye başladı. Evimize girerken bir arkadaşımıza saldırdı ve tekmeledi. Biz kapımızı kapatıp içeride beklerken, dışarıda kalabalık bir grupla konuştuğunu gördük.

İçimizden bir arkadaş, yaşananları anlamak ve konuşmak için yanına gittiğinde, şahıs Türkçe bile bilmemesine rağmen onun üzerine de saldırdı. O arkadaşımızın darp raporu da mevcut.

Biz arkadaşımızı savunmak için onu korkutmak amacıyla kovaladık. Şahıs kaçtı, fakat kısa süre sonra tekrar üzerimize gelmeye çalıştı. Yine kovalamak zorunda kaldık. Ardından gözden kayboldu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, kapımızın önünde bu kez elinde bira şişesiyle karşımıza çıktı. Kapılarımızı kapattık, fakat şahıs evin etrafında bir süre dolaşıp yakındaki bir çay ocağına oturdu, ardından yeniden kapımıza geldi.

Onun yarattığı huzursuzluktan dolayı çevredeki esnaf, elindeki şişeyi almak istedi. Ancak o, esnafa da kaba kuvvetle karşılık verdi. Bu sırada darp edilen arkadaşımız tekrar konuşmaya çalıştı, fakat şahıs esnafa da saldırınca, biz onu korkutmak için evdeki süpürge saplarıyla üzerine doğru koştuk. Şahıs kaçtı. İçimizden bir arkadaş sopayı şahsa doğru fırlattı. Videolarda da açıkça görüldüğü üzere, ilk hamleyi yapan şahsın kendisiydi.

Biz yalnızca kendimizi savunduk.
Ne yapmalıydık? Sokakta huzursuzluk yaratan, bizi ve yoldan geçenleri taciz eden, arkadaşımızı darp eden, elinde bira şişesiyle kapımızın önünde dolaşan, esnafa saldıran bir adama karşı ne kadar sessiz kalabilirdik?

Sabah polisler geldi, esnaftan kamera kayıtlarını topladı. Bu kayıtlar da saldırganın ve tacizcinin yaptıklarını açıkça göstermektedir. Buna rağmen bizler karakola götürüldük ve mağdur değil, şüpheli muamelesi gördük. Bunun tek sebebi elimizdeki süpürge sopaları ve trans kimliğimizdir.

Bugün sosyal medyada yayılan görüntüler, gerçeğin sadece bir kısmını gösteriyor. O görüntüler, bizi hedef göstermek ve kriminalize etmek için kullanılıyor. Oysa biz saldırgan değiliz. Biz hayatını, sokaklarını, birbirini savunan insanlarız.

Karakolda saatlerce keyfi biçimde bekletildik. Bu, transların hayatını ve yaşadığı şiddeti değersizleştiren sistemin rutinlerinden sadece biridir. Şimdi de sosyal medyada örgütlü bir nefret kampanyasıyla üzerimize geliniyor.

Biz şunu açıkça söylüyoruz:
Translar saldırgan değildir.
Translar savunmasız değildir.
Biz yaşam hakkımızı, sokaklarımızı ve birbirimizi savunuyoruz.

Bu meşrudur. Bizim savunmamızı kriminalize etmeye çalışan herkes, üretilen transfobinin bir parçasıdır.

Her gün nefretin, şiddetin ve tacizin hedefi olan bizler susmayacağız.
Buradayız.
Birbirimizin yanındayız.
Bir aradayız.

Öz savunma haktır ve biz bu hakkı savunmaya devam edeceğiz.”