
Uzun bir aradan sonra merhaba arkadaşlar. Bu defa aile sürecimden bahsedeceğim bir yazı yazmak istemedim. Yaşamıma değen ve beni heyecanlandıran öteki erkekliğimin mahremine girmek istedim!
Umurumda değil hiçbir şey, umurumda değil devam et diyordu…
Terden yapış yapış olmuş gövdesi öyle cesaretlendiriyordu ki beni, yıllarca sardığım, kendimden bile sakladığım memelerim onun üzerinde raks ediyordu. Orada dönmeliğim esmer kıvrımlarına yerleşiyor ve bizi hayretle izleyen gözlerine asılı kalıyordum.
“İlk defa trans bir erkekle birlikte olacağım, ne yapmam gerek bilmiyorum inan!” derken ki hali bile o an yatakta tüm böcekliğimi yüceltir hale getiriyordu. Bunu ilk defa yaşıyordum. Ağzından aldığım tat yetmedi, soluğuna asıldım. Yutkunmak istemiyordum, bir yandan kokluyor bir yandan ağzımın içinde tuttuğum nefesini dışarı bırakmaktan korkuyordum. Evet, nefessiz kaldım bir ara, sırtıma asılan tırnakları bir yandan erkekliğimi devleştiriyor, bir yandan ise parmaklarını avuç içlerime alıp her birini öpesim geliyordu.
Heyecanlıydık. O daha fazla. Telaş ile karışıktı çünkü. Bir yandan parmaklarını vücudumda yeni yeni çıkan tüylerde gezdiriyor, aynı yerden gülümsediğimiz yerlerimi ise ufak ufak öpücüklere boğuyordu. Dudaklarını, sakallarıma değdirip dişleri arasına alıyordu. İlk defa bir kadına bu kadar rahat teslim olmuştum.
Sırt üzeri yatıp, kara memelerini izlemeye koyuldum. Çok sevdiğim bir yazarın şu cümlesi geldi o vakit: “Bir zeytinin, diğer zeytine fethi gibi” öyle bir şeydi işte. Ellerinin kasıklarım da gezinirken ki ürkekliği ve merakı beni daha çok heyecanlandırıyor ve az da olsa endişelendiriyordu. Karşısında but bir similya olmayacağını elbet biliyordu.
Dokundu… Sanki hiç görmediği, hiç oynamadığı bir oyuncağa dokunur gibiydi, oyunu keşfeder gibi bir hali vardı. Yüzündeki muzip ifadeyi gördüğümde, yüzüme yayılan gülümsemeye doğru hareketlenip ağzını yerleştirdi. O, çok sevdiğim ağzını. O, sigarayı öyle güzel içen ağzını.
İşte o an gözlerimi gözlerine dikip parmaklarını ellerim arasına aldım.
Üzerindeydim… Ve saatlerce süren inlemelerimiz, daha hızlı ve daha hızlı diye yükselirken sabaha aynı yatakta sabahı karşılar olarak bulduk birbirimizi.
Gregor Samsa’nın dönüşümü işte o yatakta yeniden canlandı.
Burada bitirmek istiyorum. Belki diğer yazımda devamından bahsederim. Şunu eklemek istiyorum, aslında bu yaşadıklarımı yazarken tüm ötekilere karşı ön yargılarınızı bir daha gözden geçirmenizi istedim. Bir dönmeye, bir lezbiyene, bir ibneye ya da biseksüellere bir şeyler hissederken kormayın! Bizler garip yaratıklar değiliz. Belki de, hayatınızın aşkı olacağızdır.
OLAMAZ MI '
-OLABİLİR
Sevgiyle kalın, aşkla.
Özgür Adıkutlu (GregorSamsa)